DAVET |
KONAKLAMA |
LİNKLER |
İLETİŞİM |
Adalet kavramı toplumsal yaşamın temelini oluşturan kavramlardan birisi olarak, insanlık tarihi boyunca önemli bir tartışma alanı olmuş ve gündemde yer almıştır. Tarihsel dönemler boyunca, bireyden toplum ölçeğine; hukuki, ahlaki ve etik normlara dayalı olarak, hak ve eşitlik tartışmalarıyla birlikte ele alınan kavramın kapsam ve içeriği, süreçsel olarak değişim göstermiş ve genişlemiştir. Günümüzde insan haklarını temele alan, kamu yararı ve eşitlik ilkelerine dayanan demokratik bir hukuk devleti olabilmenin yegane yolunun, adaletin bilimsel ve akılcı yaklaşımlarla tesis edildiği bir sistemin kurulması olduğu kabul edilmektedir. Bu anlamda adalet, bugün kamu yararı olarak tanımladığımız çerçevede, doğa ve toplum adına ortak faydayı sağlayabilmenin başlıca koşulunu oluşturmaktadır. Adalet kavramı olmaksızın kamu yararının tesis edilmesi ve toplum refahının sağlanmasının olanaklı olmadığını, dünya genelinde yaşanan pek çok deneyim gözler önüne sermiş durumdadır. Kamu yararını sağlamayı ve toplum refahını arttırmayı temel ilke olarak benimsemiş olan planlama alanı da bu amacına ulaşırken, adalet kavramını başat görmekte ve "adalet" planlama mesleğinin temel dayanağını oluşturan kavramların en önemlileri arasında yer almaktadır. Bununla birlikte mevcut düzende kapitalizmin piyasa mekanizmalarının denetimsiz ve sınırsız birikim talepleri, toplumsal ve mekansal adaletin tesisini her geçen gün daha çok tehdit etmekte ve planlama alanı "adalet" için mücadele vermekle karşı karşıya kalmaktadır.
Günümüzde, serbest piyasa koşullarının etkisiyle giderek derinleşen COVID-19 pandemisi, iklim değişikliği sorunsalı ve istikrarsız kamu politikaları, kalıcı ve yeni sorunlara ilişkin kaygıları gündeme getirirken; küresel, ulusal ve yerel ölçekte bu konuların her biri toplum katmanları arasında adaletsizliği artıran etkenler haline gelmiştir. Emeğin ve doğal varlıkların sömürüsüne dayalı ve tek amacı sermaye artırımı olan ekonomik sistemin günümüzde ulaştığı boyutlar adaletsizliği artık sadece insan türüne has bir ilişki zemininden çıkarmış, diğer canlı ve cansız varlıklarla ilişkimizi de sarsıcı şekilde bozmuştur. Eriştiğimiz yıkım noktasında; yaşanan adaletsizliklerle bağlantılı olarak adalet talebiyle birlikte "Hak" kavramının da boyutu ve içeriği gelişmiş; üçüncü nesil haklar olarak, Çevre Hakkı, Kent Hakkı gibi kavramlar literatüre dahil olmuştur.
Farklı toplumsal ve mekansal problemlerle sürekli sınanan planlama pratiklerinin yaşanan tüm bu güncel endişelere nasıl yanıt vereceği meslek alanımızın en temel sorunudur. İklim değişikliği, gıda ve su güvenliği, salgın hastalıklar ve doğal afet temelli sorunların yanı sıra göz ardı edilemez ekonomik kriz koşullarının savunmasız bıraktığı toplumların ve doğanın geleceğine ilişkin öngörülerin geliştirilmesi kaçınılmaz hale gelmiştir. Öte yandan, uluslararası, ulusal ve yerel düzeylerde yaşanan demokrasiden gözle görülür bir geri çekilme, toplumsal ve mekansal olarak sistemli bir bozulmanın da üzerine düşünülmesini gerekli kılmaktadır.
Siyasi, kültürel, tarihi, çevresel ve ekonomik gerilimler, ülkeler arasında ve ülke içinde kalıcı adaletsizliklere yol açtığı gibi kentsel mekanda da izler bırakmaktadır. Kentin ve kentlinin bu gerilimlerden nasıl etkilendiğini, yoksulluk, eşitsizlik ve kırılganlıklara karşı nasıl yanıt ürettiğini ve sosyal, ekonomik ve çevresel güvensizlik ortamında nasıl uyumlanma kapasitesi geliştirdiğini anlamak kent-bölge planlama ve kentsel tasarım meslek alanın temel sorumluluklarındandır.
Kısa erimde kentsel toplumsal reaksiyonları doğuran bu gerilimlerin yol açtığı eşitsizliklerin uzun vadede meydana getireceği değişim ve dönüşümler analiz edilmeli ve olasılıklar yönlendirilmelidir. Planlamanın doğası gereği mekansal ve toplumsal adaleti sağlama yolunda, bugünü anlayan ve geleceği biçimlendiren politikalar ve kararlarda hangi ilkeleri savunacağı, doğa ve insan temelli tehditlere karşı ne tür yenilikçi yaklaşımları üreteceği, emeğin, sermayenin ve krizlerin kentleşmesinin doğurduğu sorunlara yönelik hangi araçları ve müdahale biçimlerini geliştireceği ortak bir zeminde tartışılmayı beklemektedir.
Bu bağlamda, eşit, adil ve güvenli yaşam çevrelerinin üretim süreci üzerinde bilimsel araştırmaların yanı sıra mesleki uygulamaların birlikte ele alınabileceği kapsamlı bir planlama tartışmasının yürütülmesini hedefliyor ve kent çalışmalarında ilgili tüm kesimleri Dünya Şehircilik Günü 46. Kolokyumu`na katkı vermeye davet ediyoruz.
Teması "Toplumda ve Mekanda Adalet" olarak belirlenen Dünya Şehircilik Günü 46. Kolokyumu`nda sunulacak bildirileri; "Adalet: Doğa ve İklim" ile "Adalet: Mekan ve Toplum" ana başlıkları altında olmak üzere, aşağıda aktarılan alt başlıklar çerçevesinde tartışmayı amaçlıyoruz.
|
|
|