| DAVET |
KONAKLAMA |
LİNKLER |
İLETİŞİM |
6 Şubat depremleri mevcut kentleşme ve yapılı çevre üretimi yaklaşımının oluşturduğu risk havuzunun boyutunu açık bir şekilde ortaya koymuştur. Bununla birlikte uzun yıllardır tartışılagelen kentsel krizin çok daha görünür hale gelmesinde de yaşanılan depremler yıkımla gelen farkındalığın bir sebebi olmuştur. Küresel ölçekte hissedilen ve her coğrafyanın kendi bağlamı içerisinde özgün dinamiklere bürünen içinde bulunduğumuz çoklu krizler çağı, kaçınılmaz hale gelen kentleşmenin yeni bir paradigma ve eylemsellik ile ele alınmasını gerekli kılmaktadır.
Küresel düzeyde etkili olan ekonomi politiğin bir sonucu olarak; ekolojik krizlerden ekonomik, demokratik ve toplumsal krizlere kadar uzanan iç içe geçmiş krizler sarmalı bütünleşik bir kentsel krizi beraberinde getirmektedir. Dolayısıyla kentler sıklığı ve şiddeti artan deprem, sel, taşkın, yangın ve salgın gibi doğa olaylarının afete dönüştüğü en önemli sosyo-mekansal yapılar haline gelmiştir. Bununla birlikte, bu sürecin beraberinde getirdiği göç ve yoksulluk gibi toplumsal kompozisyonu değişime uğratan yeni sorunlar ortaya çıkarken; gıda ve su gibi hayati ihtiyaçlar ile eğitim, sağlık, barınma, ulaşım gibi kentsel hizmetlere erişim giderek daha sınırlı hale gelmektedir. Tüm bunlar kaynakların dağıtımında eşitsizliğin ve adaletsizliğin artması, anti-demokratik müdahale biçimlerinin ortaya çıkması gibi problemleri de tetikleyerek farklı ölçeklerde çatışma zeminleri oluşturmaktadır. Öte yandan söz konusu süreçler yalnız kentleri değil kırı tanımlayan üretim ve toplumsal ilişkileri de önemli bir değişime uğratarak kırsal yerleşimlerin ve kırsal toplumların da kriz sarmalından olumsuz etkilenmesine yol açmaktadır. Sonuç olarak hem küresel hem de yerel ölçekte tüm insan sistemlerinde meydana gelen yıkıcı dönüşüm kendiliğinden yapılanan yeni bir sürece doğru hızla ilerlemektedir.
Bugüne kadar bildiğimiz politik, ekonomik, toplumsal, ekolojik ve mekânsal sistemlerde meydana gelen bu radikal dönüşüm hem kentlerin hem de toplumun dirençliliğini yeniden düşünmeyi ve bütünleşik bir ele alışı zorunlu hale getirmektedir. Bu doğrultuda çoklu kriz durumlarının neden olduğu tehditlerin çoğalan türleri ile artan etkilerine uyum sağlamak, nasıl başa çıkılacağını öğrenmek ve dirençlilik kapasitesini artırmak için yeni kentsel ve toplumsal ideolojiyi çok boyutlu ve çok katmanlı biçimde düşünmek giderek daha da önemli hale gelmektedir. Dirençli kent ve toplum inşasını yalnız kavramsal ve kuramsal olarak ele almanın yeterli olamayacağının farkında olarak hem bir gelecek tahayyülüne doğru altlık oluşturmak hem de bu tahayyüle ulaştıracak izleği ortaya koymak öncelikli adımlardan bir tanesidir.
Bu yıl düzenlenecek 9. Kent Araştırmaları Kongresi Dirençli Kentler ve Toplum başlığı altında hem kentsel hem de toplumsal olarak içinde bulunduğumuz dönemeçte dirençlilik temasını yerel, ulusal ve uluslararası ölçeklerdeki ilişkisellikleri ile ele almayı amaçlamaktadır. Alman Uluslararası İş Birliği Kurumu (GIZ) tarafından yürütülen ‘Dirençli Kentler ve Toplum’ projesinin önemli bir parçası olarak kurgulanan kongre; özellikle kentleşme yaklaşımımızı yeniden gözden geçirmeye başladığımız 6 Şubat depremleri sonrasında dirençliliğe çoklu krizler doğrultusunda daha geniş bir çerçeveden bakarak sakınım, iyileşme ve yeniden yapılanma süreçlerini nasıl ele alacağımızın ipuçlarını yakalamayı, teorik ve pratik alana katkı sunmayı hedeflemektedir. Bu bağlamda karar alma, politika ve plan yapma süreçlerinde benimsenmesi gereken perspektifler ile birlikte uygulamaya yön verecek geleneksel ve güncel araçlar üzerinde düşünmek, tüm bu süreçlerin kolektifi içeren kapsayıcı yöntem ve mekanizmalar ile nasıl ele alınacağını tartışmak kongrenin ana gündemini oluşturacaktır.
9. Kent Araştırmaları Kongresi Dirençli Kentler ve Toplum teması ile Türkiye kentleri başta olmak üzere uluslararası yaklaşımlar ve uygulama örneklerini değerlendiren, yeni paradigmaları ve sundukları/ sunamadıkları imkanları tartışan çalışmaların yanı sıra mevcut durumu farklı boyutlarıyla ele alan nitel ve nicel araştırmalar, dirençlilik kapasitesini artırmak için kullanılabilecek yeni yöntem ve araçlara yönelik incelemeler, kurumsal, yasal ve yönetsel altyapıdaki yetersizlikleri/potansiyelleri tartışan ve deneyimlediğimiz sürece dair öneriler getiren çalışmaları davet etmektedir.
KONGRE TEMALARI
Doğal Afetler ve Kent Dirençliliği
Deprem, sel, yangın gibi afetlere karşı kentsel dirençlilik
Kentsel bağışıklık
Afet yönetimi
Risk yönetimi
Kriz yönetimi
Afet sonrası iyileşme ve yeniden inşa süreçleri
İklim Değişikliği ve Kentsel Dirençlilik
İklim değişikliğinin kentler üzerindeki etkileri
İklim değişikliğine uyum ve azaltım stratejileri
Yeşil altyapı ve sürdürülebilir kentleşme
İklim politikaları
İklim risk yönetimi
Kentsel iklim yönetişimi
Sektörel yeşil dönüşüm
Kentsel yeşil alan yönetimi
Sürdürülebilir yaşam alanları
Karbon ayak izi
Su ayak izi
Yenilebilir enerji
Gıda güvenliği
Su yönetimi
Atık su yönetimi
Kuraklık dirençli su yönetimi
İklim göçü
Afetlerde Toplumsal Dirençlilik ve Katılım
Topluluk temelli dirençlilik inisiyatifleri
Kentsel dirençlilikte sosyal sermayenin rolü
Topluluk katılımı ve karar alma süreçleri
Afetlerde gönüllü katılım
Afetlerde kırılgan gruplar
Psikolojik dirençlilik
Afetlerde psikososyal destek hizmetleri
Afetzedelere psikolojik müdahale
Afetlerde sivil toplum örgütlenmeleri
Altyapı ve Teknoloji ve Kentsel Dirençlilik
Akıllı şehir teknolojileri ve dirençlilik
Kentsel altyapının sürdürülebilirliği ve dirençliliği
Su altyapılarında yenilikçi çözümler
Ulaşım altyapılarında yenilikçi çözümler
İletişim altyapılarında yenilikçi çözümler
Afet yönetiminde bilgi teknolojilerinin kullanımı
Mavi – yeşil altyapı
Döngüsel ekonomi ve geri dönüşüm
Avrupa Yeşil Mutabakatı’na uyum ve altyapı
Yenilebilir enerji uygulamaları
Kentsel Dirençliliği Bağlamında Kentsel Planlama, Tasarım ve Mimarlık
Dirençli kent tasarımı ve mimari prensipler
Açık alanlar ve kamusal alanların dirençliliği
Kentsel dönüşüm ve yenileme projeleri
Afet riski ve kentsel dönüşüm politikaları
Afet sonrası iyileştirme ve yeniden yapılanma çalışmaları
Yapı dirençliliği
Afet sonrası geçici barınma alanları
Afet sonrası fiziksel yapılı çevrenin yeniden inşası
Sürdürülebilir mimari
Yeşil bina tasarımı
Risk haritaları / Afet haritalaması
Deprem mühendisliği
Planlamada yeni araçlar (Coğrafi bilgi sistemleri, yapay zeka, makine öğrenmesi, vb.)
Sakınım planlaması
Afet sonrasında yeniden planlama süreçleri
Ekonomik Dirençlilik ve Kentsel Dirençlilik
Kent ekonomilerinin krizlere karşı dirençliliği
Küçük işletmeler ve yerel ekonomilerin güçlendirilmesi
Ekonomik çeşitlendirme ve sürdürülebilir kalkınma
Yerelden kalkınma
Afet ekonomisi
Sürdürülebilir finansman araçları
Tarım ve gıda politikaları
Yeşil ekonomi modeli
Sürdürülebilir istihdam
Adil dönüşüm
Küçülme ekonomisi
Sağlık, Güvenlik ve Kentsel Dirençlilik
Kentsel sağlık hizmetlerinin dirençliliği
Güvenli kentler ve suçla mücadele stratejileri
Pandemilere karşı kentlerin hazırlıklı olması
Sağlık sistemlerinde afetlere hazırlık
Afet hemşireliği
Hastane afet planları
Pandemi ve Covid-19
Politika ve Yönetim
Kentsel dirençlilik politikaları ve uygulamaları
Yerel yönetimlerin rolü ve sorumlulukları
Uluslararası iş birliği ve dayanışma ağları
Ulusal ve yerel dayanışma ağları
Göç yönetimi
Afet risk yönetim politikalarında yerel yönetimler
Afet yönetiminde kurumlar arası koordinasyon
Afet yönetişimi
Afet yönetimi mevzuatı ve uygulaması
Sosyal politikalar
Afetlerde yerel yönetimlerin dirençliliği
Dirençli kent ve toplum inşasında kent hakkı
Kentsel Dirençlilik Bağlamında Afet Eğitimi ve Farkındalık
Dirençlilik konusunda toplumsal farkındalığın artırılması
Afet eğitimi programlarının ve kapasitelerin geliştirilmesi
Gençlerin ve çocukların dirençlilik eğitimleri
Afet farkındalığı
Afet risk algısı
Afet okuryazarlığı ve afet bilinci
İlk yardım
6 Şubat Deprem Özel Gündemi
Durum tespiti
Yapılanlar ve yapılmayanlar
Gelecek tahayyülü: Kent hakkı, küçülme, daha iyisini yap, akıllı kent, kentsel yönetişim
Dirençli kentler nasıl mümkün olur?
Dirençli toplum nasıl mümkün olur?
|
|
|