DAVET |
KONAKLAMA |
LİNKLER |
İLETİŞİM |
Yakın gelecekte karşı karşıya kalacağımız, hatta gündelik hayatımıza etki edebilecek yeni teknolojik gelişmelerden bahsetmek bizleri tatmin ediyor. İş çevrelerinden televizyon programlarına, kongre ve sempozyumlardan akademik toplantılara kadar ajandamızın birincil gündemi hep fütüristtik söylemler ve örneklerle dolu. İnsanlığın avcı – toplayıcı mazisinden bugün geldiği nokta ve gelecekteki potansiyeli zaman zaman anlama yeteneğimizin bile ötesinde bir yaşamı bizlere vaat ediyor.
Hal böyle iken, dünyanın içerisinde bulunduğu durumu ve önümüzdeki dönemlerde bu durumun gidişatını kaçırmamamız gerekiyor. Var oluşunun başlangıcından bu yana tezatlıklarla/zıtlıklarla hemhal olma hali yine karşımıza çıkıyor. Bir tarafta sınırları dijital olarak ortadan kalkmaya devam eden coğrafyalar, yapay zekâ atılımları, otonom makineler, iletişimin hızlı yükselişi, endüstri 4.0, yenilikçi bakış açısı ve daha onlarcasını sıralayabileceğimiz “gelişmeler” insanlığın varoluş amacını bir yandan dönüştürürken diğer yandan –bazen yan yana konumlarda bile- bambaşka hayatlar yaşayan insanları, bambaşka gerçeklikleri göremez hale getiriyor Gündelik koşuşturma, sınırlı bakış açısı birçok zaman dünyanın içerisinde bulunduğu “hale” odaklanmaktan bizleri alıkoyuyor.
İçerisinde bulunduğumuz şartlara dışarıdan bakarsak birçok kritik olumsuzluğu sıralamak hiç de zor değil. Ekonomik krizlere karşı çok daha duyarlı, sürekli üretim ve tüketmeye dayalı bir ekonomi; birbirleri ile etkileşime girmiş küresel piyasalar, ticari anlaşmazlıkların ulusal güvenlik kavramı ile değerlendirildiği bir dış politika konunun sadece bir tarafını teşkil ediyor. Bizlere en basitinden kur dalgalanmaları olarak yansıyor.
Zenginliğin sadece çok çok küçük bir zümrede birikmesi diğer büyük kitlenin bu zenginlikte –sarf edilen doğal kaynaklar düşünüldüğünde- hak iddia etmesi, bu iddianın kurumsal bir hal alarak her türden terörizmi tetiklemesini izliyoruz. Küresel iklim değişikliği günlük hayatımıza etki ederken insanların gelişmiş olduğunu düşündüğü Avrupa ve Amerika’ya doğru tarihin görüp görebileceği en büyük kavimler göçünü başlatmasını izliyoruz. Gündemimize yeni giren beyin göçünü de ekleyebiliriz. Artık eğitimli zihinler kendilerinin uzak ülkelerde yaşadığı hayaliyle motive ediyor.
Küresel liderlerin sorunlara çözüm aramak yerine kısa vadeli siyasi çıkarları doğrultusunda kendi iktidarlarını tahkim etmek için kutuplaştırıcı, diğerlerine eşit yaşam hakkı vermeyen politikaları kullanmaya başlaması görüş alanımızın büyük kısmını kapladığını işaret ediyor. Herkesin kendi evinin önünü “temiz” tutmaya çalışması küresel olarak bağlantılı bu dünyada geçerli bir strateji olmaktan çok uzak. Doğal kaynaklar öyle hızlı ve hunharca tüketiliyor ki dünyanın herhangi bir yerinde makinelerini devreye alan bir fabrikanın yarattığı kirliliğin ücra sayılabilecek bir yerdeki bir coğrafi bölgeyi felaket derecesinde etkilemesi artık ölçülebilen bir vakaya dönüşmüş durumda. Pasifikte üzerinde insan yerleşimi olan 200 adanın yükselen okyanusa kapılıp yok olmaya başladığına şahit olacağımızı 50 yıl önce kim tahmin edebilirdi ki? Bu durum karşısında bir şeyler yapma zorunluluğu küresel iklim değişikliğini her birimizin şahsi meselesi haline getiriyor.
Gelişen iletişim teknolojileri kültürel örgüyü temelinden sarsıyor ve toplumsal olaylar anlık bir kıvılcımla, öngörülemez biçimde ortaya çıkıyor. Artık her küçük olan toplumsal bir ölçekte karşılık bulma potansiyeli taşıyor. Halk hareketleri çoğu zaman beklenen sonucu vermekten çok uzak noktalara evriliyor. Bazen bir dizi gelişmekte olan ülkede “bahar” adıyla demokrasi talebi ortaya çıkıp bölgesel boyutta katılımcılığın olmadığı sistemlere yönelirken, bazen medeniyetin beşiği sayılabilecek ülkelerde ekonomik beklentiler yönetim iradelerini sarsıyor. Son derece etkileşimli ve hızlı iletişim araçları yönetimleri hazırlıksız yakalıyor. Kaos artık sınır tanımıyor.
Hal bu iken, bizler ne yapabiliriz? Hızla daha kötüye gidebileceği öngörülebilecek bir çağı nasıl yeniden tasarlayabilir, şekillendirebiliriz? Bizlerin talip olduğu şey aydınlık bir geleceğin parlak ışığı ise kurumsal ve bireysel olarak elimizden ne gelir?
İçinde bulunduğumuz durumun FARKINDA olmalıyız. Tüm şartları TANIMLAMALI ve ELE ALMALIYIZ.
Dünyayı bu kaostan kurtaracak tek şey her anlamda çözüm iradesinin oluşturulmasıdır.
Bu yıl sizlerle birlikte 26-27 Kasım 2019 tarihleri arasında gerçekleştireceğimiz Kalite Kongresi ile yıllardır üstlendiğimiz sorumlulukla farklı boyutlarıyla ÇÖZÜMÜ nasıl bulabileceğimizi arayacağız. Amacımız büyük resme bir de bu açıdan bakarak kurumsal, yerel, ulusal ve küresel açılardan stratejilerimizi geliştirmekte katkı sağlamaktır.
|
|
|